IQNA

Kurban Bayramı'nın felsefesi nedir?

13:26 - June 28, 2023
Haber kodu: 3480812
TAHRAN (IQNA) - Kurban Bayramı'nın felsefesi müminlere kendilerini Allah ve O'nun yolu için feda etmeyi öğretmesidir. Müslümanlar kurban keserek Yüce Allah için canlarını veya mallarını sunmaya hazır olduklarını bildirirler.

Morteza Karimi: Kurban Bayramı, İslami ay takviminin son ayı olan Zilhicce'nin 10. gününe denk gelir. Bazı müslümanlar bu ayın ilk dokuz gününde Allah'ın rahmetini ve bereketini dilemek için oruç tutarlar.

Bu yıl Kurban Bayramı'nı çoğu ülke Çarşamba günü kutlarken, Pakistan ve Hindistan gibi bazı ülkeler Perşembe günü kutlayacak.

Kurban Bayramı, İbrahim Peygamber'in (a.s) hikayesini anıyor. Allah Teala, oğlu Hz. İsmail'i (a.s) kurban etmesini isteyerek imanını sınadı. İbrahim ve İsmail, Allah'ın emrine isteyerek teslim oldular.

İslam'da "İblis" olarak bilinen şeytan, onları Allah'ın iradesinden uzaklaştırmaya çalıştı, ancak onu uzaklaştırmak için ona taş attılar. Bu hareket, Müslümanlar tarafından Mina'da şeytanı simgeleyen üç sütuna çakıl taşları atılan bir Hac ayini olarak yeniden canlandırılıyor.

İslami geleneğe göre İbrahim, İsmail'i kurban kesmek üzereyken, Allah İsmail'in yerine cennetten bir koç koydu. Hikayenin benzer bir versiyonu Hristiyanlık ve Yahudilikte de bulunur. Kurban, dünyevi arzulardan vazgeçmenin bir simgesidir ve müminler böylelikle takvalarını güçlendirmeye, günahlarından tövbe etmeye, ilahi emirleri ön planda tutmayı öğrenmeye ve şeytanı yenmeye çalışırlar.

Kurban, sadece İslam'a ait değildir daha önceki dinler tarafından da yapılmıştır. Ancak İslam'ın bunu nasıl yaptığı konusunda bazı farklılıkları vardır. En önemli fark ise, kurban sadece Yüce Allah içindir, yıldızlara, meleklere veya insanlara değil. İslam, hiç kimse veya başka bir şey için kurban kesmeye izin vermez.

"Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele." (Hac /37)

Bazı Müslüman alimler, Allah'ın razı olduğu şeyin sadece bir hayvanı öldürmek değil, başkalarına yardım etmek olduğunu söylüyorlar.

Kurban Bayramı'nın başka bir felsefesi ise, müminlere kendilerini Allah ve O'nun yolu için feda etmeyi öğretmesidir. Müslümanlar kurban keserek Yüce Allah için canlarını veya mallarını sunmaya hazır olduklarını bildirirler.

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in Allah'a emrine itaat etmesini Kurban Bayramı olarak kutluyor. Bu bayramla ilgili ana ritüellerden biri, zorunlu olmayan ancak İslam'da tavsiye edilen bir hayvanın kurban edilmesidir. Hayvan sağlıklı ve iyi beslenmiş olmalı ve kesimi en az acı ve ıstırapla yapılmalıdır. Kurban edilen herhangi bir hayvanın eti, fakirlerin yanı sıra aile üyeleri ve arkadaşlar arasında dağıtılır.

Kurban Bayramı'nın felsefesi nedir?

Hayırseverlik İslam'da temel bir değerdir ve Müslümanların sadaka verme uygulaması olan zekat ana ilkelerden biridir. Kurban Bayramı, Müslümanlara ihtiyacı olanlara yardım etmek için bir fırsat daha sunuyor. Pek çok Müslüman, özellikle açlığın ve yoksulluğun daha yaygın olduğu bölgelerde, dünyanın dört bir yanındaki insanlara et sağlayan hayır kurumlarına bir hayvanın değerini bağışlamayı da seçiyor.

Toplumsal hayatın insicam içerisinde dizayn edilmesi ve sosyal adaletin tahakkuku için İslâm'ın anayasal düzen içerisinde müesses nizama dönüşmesi gerekmektedir. Bu mükellefiyetimize ilişkin Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Yeryüzünde adaleti kaim kılmanız için Kûr'ân'ı ve mizanı indirdik." (Hadid: 25) "Ey Resulüm seni din ve yönetim işinde şeriat (hukuk) üzere görevli kıldık. Sen o şeriata (hukuka) uy, bilmeyenlerin hevasına/arzusuna uyma." (Casiye: 18) Nitekim Sevgili Peygamberimiz hukukun üstünlüğü prensibini esas alarak 52 maddelik anayasa metni ile Medine'de lokal anlamda bir devlet mekanizması oluşturmuştu. Sosyal hayata ve kamusal alana tekabül eden medeniyetin temelleri böyle atılmıştı. Yeni kurulan İslâm Devleti beraberinde uluslararası ilişkileri de getirmişti. Kısacası hemen o dönemde barışçıl amaçlı olarak komşu ülkelerle diplomatik ilişkiler geliştirilmişti. Bu bağlamda biz İslâm ümmetine bir nosyon olarak Mümtehine Sûresi'nin 8'nci âyetinde devlet ricalinin uluslararası diplomaside gayr-i müslim devletlere karşı mütekabiliyet esasına göre nasıl bir tutum  sergileneceği bildirilmektedir: (Bu aynı zamanda İslâm Devleti'nin kırmızı çizgisidir.) "Dininiz hususunda sizinle savaşmayan (sizin yeraltı-yerüstü kaynaklarınızda gözü olmayan), sizi yurdunuzdan çıkarmaya teşebbüs etmeyen gayr-i müslimlerle iyi ilişkiler geliştirmenizi Rabbiniz men etmemektedir. (Aksine teşvik etmektedir.)"

Ayetlerden de anlaşıldığı üzere bizim ailevî ve sosyal yaşamımızda bireysel insanî ilişkilerimizin nasıl olması gerektiğine ilişkin davranış kalıpları sunulurken devletler arası ilişkilerin de nasıl bir diplomasî ile sürdürüleceğinin  algoritması-yol haritası (kırmızı çizgilerle) belirtilmektedir.

captcha