IQNA

3 soruda Avrupa'daki Kur'an yakma eylemleri

13:30 - July 26, 2023
Haber kodu: 3481119
İSTANBUL (IQNA) - IQNA Haber Ajansı'na konuşan araştırmacı-yazar Muhammed Acar, Avrupa ülkelerindeki Kur'an yakma eylemlerine Müslümanların tek bir ses halinde tepki vermesi gerektiğini belirterek, "Yaşananlara karşı birçok Müslüman ayrı ayrı tepki verse de bu seslerin karşı taraf için bir yaptırım gücü olmuyor. " dedi.

İsveç'te şubat ayında Irak asıllı Salwan Momika, Irak'ın Stockholm Büyükelçiliğinin önünde ve Afrika kökenli Chris Makoundout, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliğinin önünde Kur'an-ı Kerim yakmak istemiş, polis güvenlik gerekçesiyle bu provokasyonlara izin vermemişti.

Momika ve Makoundout, polisin kararını mahkemeye taşımıştı.

İsveç İdare Mahkemesi ise "güvenlik riski endişelerinin" gösteri yapma hakkını sınırlamak için yeterli olmadığını savunarak, polisin kararını 4 Nisan'da iptal etmişti. Bunun üzerine Stockholm polisi, kararı, Yüksek Mahkeme'ye taşımıştı.

Yüksek Mahkeme, İdare Mahkemesinin bu kararını onaylayarak polisin "Kur'an-ı Kerim yakma yasağını" 12 Haziran'da kaldırmıştı.

28 Haziran'da Kurban Bayramı'nın ilk gününde Irak asıllı Salwan Momika tarafından Kur'an-ı Kerim yakıldı. Momika'nın bu eylemi başta İran ve Türkiye olmak üzere İslam dünyasının büyük tepkisiyle karşılandı.

İslam dünyasının tepkisine rağmen son günlerde Kur'an yakma girişimleri Danimarka'da da devam etti.

IQNA Haber Ajansı olarak ifade özgürlüğü altında müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına izin vermenin sebeplerini araştırmacı-yazar Muhammed Acar'a sorduk.

1-) Son zamanlarda İsveç'te başlayan Danimarka'da devam eden Kur'an yakma olaylarıyla ilgili neler söylersiniz?

Geçtiğimiz yüzyıllarda İslam dünyasına yönelik süren haçlı savaşları günümüzde her ne kadar bitmiş gibi görünse de başka bir forma bürünerek sürüyor. Zamanımızda uygulanan metot ise Müslümanların kutsallarına hakaret ederek tahrik edilmeye müsait olanları şiddete başvurmaya zorlamayı hedefliyor. Bu uygunsuz eylemlerle harekete geçmeye müsait olan bir takım çevrelerin şiddete dayalı karşı tepkilerini ise yine Müslümanların tamamına mal ederek Müslümanların terörist, İslam’ın ise terörle bağdaşan bir din olduğu algısını yaygın hale getirmeyi amaçlıyorlar.

2-) İsveç de Danimarka da her ne kadar Kur'an'a yapılan hakaretlerden hoşnut olmadıklarını belirtseler de "ifade ve düşünce özgürlüğünün" önüne geçemeyeceklerini vurguluyorlar, bunu nasıl yorumlarınız?

Burada batılı ülkelerin “ifade ve düşünce özgürlüğü” adı altında ne anladığının sorgulanması gerekir. Bu ülkeler, kendi bölgelerinde yakın geçmişe kadar hakim olan dini inanışları son yüzyıl içinde zayıflatmış ve toplumlarını dine ve dinlere karşı duyarsız hale getirmişlerdir. Ağırlıklı olarak İskandinav ülkelerinde görülen dinlerden uzaklaşma eğilimi, Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim dahil tüm inançların kutsallarına karşı yapılan hakaretlere karşı hassasiyeti de yok denecek bir seviyeye getirmiştir. Bunun üzerine bir de batı medyası eliyle propagandası yapılan İslam’ın terör dini olduğu şeklindeki çarpıtma da eklenince, bu toplumların içinde yaşayan ırkçı kişiler hareket geçiyor ve günümüzde karşı karşıya kaldığımız manzaralar ortaya çıkıyor. Batılı ülkelerin dinlerin kutsallarına yönelik bu duyarsızlığı İslam aleminde ise tam aksi yönde karşılık buluyor. Müslümanların eleştirilecek bazı yönleri olsa da halen kutsallarına yönelik hassasiyetlerini büyük oranda korudukları batılı ülkelerce çoğu zaman göz ardı ediliyor.

3-) Özellikle İslam ülkelerinden kınama, hatta ilişkileri askıya alma vs. adımları atılsa da saldırılar devam ediyor, geri adım atılmıyor. Bundan sonra ne olacak sizce? Ya da neler yapmak gerekir? Nasıl adımlar atılmalı çözüm için?

Müslümanların tek bir ses halinde tepki vermesi gerekiyor. Biz parçaları dört bir yana dağılmış bir yapbozun parçaları gibiyiz. Yaşananlara karşı birçok Müslüman ayrı ayrı tepki verse de bu seslerin karşı taraf için bir yaptırım gücü olmuyor. Geri adım attırabilecek doğru tepkinin ancak tüm İslam ülkelerini kapsayacak bir yapının oluşturulması ve aktif şekilde işletilmesiyle mümkün olacağını hatırdan çıkarmamak gerekir. Burada İslam İşbirliği Teşkilatı’nın varlığı hatırlatılabilir. Teoride güzel ancak pratikte etkisiz bir organizasyon olduğu için maalesef bu yapı İslam aleminin sıkıntılarını çözmede başarılı olamıyor. Bunun sağlamasını yapmak gerekirse, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aktif olduğu dönemlerde İslam ülkelerinde çıkartılan iç karışıklıklara karşı sahici bir çözüm getirilememesi örnek gösterilebilir. Çözüm, İran’da merhum İmam Humeyni, Türkiye’de ise merhum Necmettin Erbakan’ın idealleri olan gerçek bir İslam Birliği’ni tesis edecek olan bir yapının ekonomik, siyasi ve askeri ayaklarıyla birlikte aktif bir şekilde işletilmesinden geçmektedir.

captcha