"İslam Ülkeleri Ortak Para Birimi" oluşturulmalıdır

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, IQNA’ya verdiği röportajda İslam dünyasındaki sorunların çözülmesi için 5 maddenin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.

ABD’nin Kudüs’ü başkent kabul etme kararını, bölgede yaşanan gelişmeler ışığında bu çıkışa uluslararası arenada verilen tepkileri ve Ortadoğu’daki krizlerin çözüm yollarını IQNA Haber Ajansı’ndan Morteza Karimi, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile konuştu.

1 - Gazze uzun süredir büyük bir abluka ile karşı karşıyadır ve orada yaşayan halk en doğal haklarından bile yoksundur. Sizce bu duruma son vermenin çözüm yolları nelerdir?

Gazze bugün en fazla insan hakları ihlallerinin yaşandığı yerlerin başında geliyor. Sizin de ifade ettiğiniz gibi ilaç, su, gıda ve elektrik gibi en temel ihtiyaçlardan bile yoksun. Bunun yanısıra sürekli işgalci İsrail’in bombalarına, füzelerine hedef oluyor. Ancak parçalara odaklanmak yerine fotoğrafın bütününü görmek zorundayız. İslam dünyası 120 yıldır adım adım yürütülen bir işgal planınının hedefindedir. Empereyalizmin yaptıklarından şikayet etmek sadece acizlerin işidir. Burada sorulması gereken asıl soru şudur; mevcut tehdit ve tehlikeler karşısında Müslümanlar olarak biz ne durumdayız? Bu tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek  için ne yapmalıyız? Haklı olmak yetmiyor, aynı zamanda güçlü olmak zorundayız. Maalesef iç çekişmelere kapıldık ve Batı’da başlayan sanayi ve teknolojiye ayak uyduramadık. Kendi iç çekişmelerimiz yüzünden Batı ülkelerinin sömürgeleştirme politikalarına ve entrikalarına karşı politika üretemedik. Gelinen noktada ekonomik ve teknolojik kalkınma, her İslâm ülkesinin en öncelikli meselesi olmalıdır. Ekonomik, teknolojik, siyasi ve askeri alanlarda ortak ve güçlü müesseseler oluşturmalıyız. 

2 – Filistin yönetiminin ne kadar başarılı olduğunu düşünüyorsunuz? Sizce bu teşkilat görevini gerektiği gibi yerine getirebilmiş mi?

Tabii işgal altında olan bir Filistin’den bahsediyoruz. Etrafı duvarlarla çevrilmiş bir Filistin’den bahsediyoruz. Yüzde 80’ini işgalcilerin kontrol ettiği bir Filistin’den bahsediyoruz. Her türlü kuşatma ve ambargoya rağmen İsrail’in işgalci politikalarına direnmeye çalışan bir Filistin’den bahsediyoruz. Bu şartlarda ne kadar başarılı olunabilirse o kadar başarılılar. Böyle bir ablukaya, böyle bir kuşatmaya karşı koymak elbette kolay değil. Buna rağmen Filistin halkı müthiş bir direniş örneği ortaya koyuyor. Bu noktada Filistin halkı, Filistin yönetimi, Gazze, Batı Şeria gibi ayrımları doğru bulmuyorum. Filistin topyekün bir direniş hattıdır. Filistin’in başarı ya da başarısızlığı yine topyekün İslam dünyasının başarı ya da başarısızlığıdır.

3 - Genel olarak Filistin halkı ve özellikle de mültecilerin geleceğini nasıl öngörüyorsunuz? Mevcut durum ne zamana kadar devam edecek?

Bugün 6 milyon Filistinli mülteci statüsünde yaşıyor. Yüzbinlerce kadın, yaşlı, çocuk, çadır kamplarda, en basit insani imkanlardan bile yoksun bir halde hayata tutunmaya çalışıyor.

1917’de Balfour Deklarasyonu’nun en önemli sloganı;

“Topraksız bir halkı, halksız bir toprağa kavuşturmaktı”

2017’de bugün biz dünya Müslümanlarının en önemli ve amacı;

 “Toprakları gasp edilmiş bir halkı, anavatanları olan topraklara, başkenti Kudüs olan özgür ve bağımsız bir filistin’e yeniden kavuşturmak” olmalıdır.
                                           
4 – İslam ülkelerinin kınama bildirileri yayınlamaktan başka pratikte neler yapmaları gerektiğini düşünüyorsunuz?

Maalesef İslam dünyası ile İsrail arasında yaşanan her krizden sonra, İsrail yayılmacı politikalarını daha da arttırmış, işgal topraklarını daha da genişletmiştir.

1947’de Filistin’in sadece yüzde 6’sına sahip olan İsrail bugün yüzde 80’ini kontrol ediyor.
Bunun birinci sebebi, İslam ülkelerinin içine düştüğü istikrarsızlıktır.

İslam ülkeleri birbiriyle uğraşırken despot ve zorba zihniyet adım adım hedefine yürüyor.

Bir diğer önemli sebep ise İsrail ve ABD’ye yönelik tepkilerin sadece söylemle sınırlı kalmasıdır.

Söylemler ne kadar güçlü olursa olsun eyleme dönüşmediği sürece sonuç almak mümkün olmaz.
Filistin davası Arabıyla, Acemiyle, Sünnisi, Şiisiyle, hepimizin ortak şuuru, ortak paydasıdır.
 
Bu yüzden mensubu olduğum Milli Görüş Hareketi’nin kurucusu Necmettin Erbakan,  Kudüs’ü İslam birliğine giden yolun anahtarı  olarak görmüştür.

Çünkü bütün farklılıklarına rağmen, İslam dünyasının üzerinde tartışmasız ittifak ettiği tek konu Filistin davasıdır.
 
Gazze’de patlayan bir bomba Şam’dan, Tahran’a, Cidde’den, İstanbul’a aynı acıyla yürekleri yakmaktadır.

Ambargo yüzünden ilaç bulamadığı için hayatını kaybeden Filistinli bir çocuk hepimizde aynı gözyaşına neden olmaktadır.
 
küresel kuşatma ancak küresel direnişle kırılabilir
 
İhtilaflarımızı, farklılıklarımızı kaşıyarak değil ittifaklarımızı güçlendirerek bu gidişi engelleyebiliriz. 
 
Filistin’in, İslam Coğrafyasının kurtuluşunu gerçekten istiyorsak, lafa değil icraata ihtiyacımız var.
 
Çünkü ırkçı emperyalizm laftan değil ancak ve ancak güçten anlar.
 
Bunun için İslam dünyası güçlü müesseseler oluşturmalı
 
Yeryüzündeki Müslümanlar şu 5 maddeyi hayata geçirmediği sürece sadece Kudüs’ün, Filistin’in değil İslam coğrafyasının kurtuluşu mümkün olmayacaktır.
 
1- İslam Ülkeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmalıdır. Bu teşkilat tüm Müslüman ülkeleri ve Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan tüm Müslümanları temsil etmelidir. Bu teşkilatın gayesi barışı ve adaleti sağlamak ve zulüm ve sömürüye engel olmak olmalıdır.
 
2- İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. İslam ülkeleri arasında ekonomik işbirliği çok daha fazla bir şekilde artırılmalıdır.
 
 
3- İslam Ülkeleri Ortak Para Birimi oluşturulmalıdır. İslam ülkeleri kendi aralarında ticareti bu para birimi ile yapmalıdırlar.
 
4- İslam Ülkeleri Savunma Birliği Teşkilatı kurulmalıdır. Müslüman olsun ya da olmasın bütün insanların zulümden ve işgallerden kurtulmalarının yegâne yolu budur.
 
 
5- İslam Ülkeleri Bilim ve Kültür İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. Bu teşkilat bilim ve teknoloji paylaşımına aracılık etmelidir.